“Folklorunuza ait en çok hangi geleneğe önem veriyorsunuz” diye sorsalar hiç şüphesiz “düğün geleneklerimiz” derim. Bu kültürün bir ferdi olarak gururla söyleyebilirim ki Gülyalı düğünleri yörenin ve bölgenin diğer düğün gelenekleri içerisinde ayrı bir öneme sahiptir. Küçük bir ilçe olmamızın da avantajıyla buradaki birlik ve beraberlik ruhu güçlüdür. İşte bu ruhun en güzel yansıtıldığı ortamlardan biri de düğünlerimizdir. Ancak son yıllarda daha çok şehir merkezlerinde görmeye alışık olduğumuz bir “organizasyon” furyası bu birlik ve beraberliği baltalamaya başladı. Bugünkü yazımızda bu durumu bir halkbilimci gözlemiyle Gülyalı düğünleri özelinden ele alarak genel değerlendirmelerde bulunalım.
Yöremizde genel olarak düğünler yaz dönemine denk getirilir. Espriyle karışık söylense de esas itibarıyla “ya fındıktan önce, ya fındıktan sonradır.” İvedilikle gerçekleşmeyen düğünler dışında bütün kış boyu hazırlıklar başlar. Evlenecek çiftin evi hazır hâle getirilir. Düğün töreni vakti geldiğinde ise uzakta bulunan yakın akrabalar da gelmiş bulunur. Konu komşu herkes düğün evi etrafında hazırlıklara katılır. Mahallede adeta olağanüstü hâl ilan edilir. Herkes elinden geldiğince bir işin ucundan tutar. Düğünler hafta sonuna denk getirilir. Cuma günü başlar, Pazar akşamı biter. Kadınlar Çarşamba gününden itibaren bir araya gelerek su böreğinden tatlısına önceden hazırlanması gereken hazırlıkları yapar. Cuma erken saatlerde yahni kazanı kaynamaya başlar. Düğünlerimizin olmazsa olmazıdır yahni yemeği. Bir düğünün güzelliği yemeğinin güzelliğiyle eş değerdir ki değerlendirme yahni üzerinden yapılır. Düğün geleneği içerisinde ilçemizde yemek kültürüne ayrı bir önem verilir. Bu işin üstesinden öyle herkes gelemez. Yemekleri yapan düğün aşçıları vardır. Bu aşçılar yöre insanının damak tadını çok iyi bilir. Bunlar ilçemizde genellikle kadınlardır ve belirli isimlerdir. Düğün tarihi netleştiği an hemen aşçıyla irtibata geçilir. Öyle herkesin harcı değildir, koca kazanlarda yemeklerin kıvamını tutturmak. Cuma namazından sonra davetliler düğün evine gelmeye başlar. Yemek ikramı o dakikadan itibaren başlar ve Cumartesi akşamına kadar hiç durmadan devam eder. Yahninin yanı sıra keşkek, pilav ve tatlı da ikram edilir. Keşkek ve pilav da aynı aşçının elinden büyük tencerelerde yapılır. Bunlar kişi sayısına göre küçük tencerelerde misafirlere servis edilir.
Düğün evlerinde iki ayrı yerde yemek verilir. Kadınlar ve erkekler ayrı bölmelerde kadınlar genellikle yemeğin piştiği kapalı yerde misafir edilir. Bu ayrımın sınırları öyle keskin değildir, kadınların ve erkeklerin yerleri yan yanadır. Kadınlar için düğün evine gitmenin adı, “düğüne başlama”dır ve mutlaka ekmek ya da bir paket makarnayla gidilir. Erkek evi düğünleri kız evi düğününe oranla daha kalabalık olur. Erkek evinin kapısında misafirleri karşılamak için davul ve klarnet hazır bekler. Gelen her misafir düğün evi alanının biraz ötesinde davul ve klarnet eşliğinde karşılanır ve masaya müzik eşliğinde oturtulur ve yemekleri verilir.
Düğünlerin Esas Organizatörleri: Kâhyalar!
Dedik ya düğünlerimiz kalabalık geçer. Kısa zaman içerisinde aynı anda birden çok işe koşulması gerekmektedir. Tabi bu durumu idare edecek, yönetecek isimler bulunur. Bunlara kâhya adı verilir. Tıpkı düğün aşçılığında olduğu gibi bu işleri de yapabilen belirli isimler vardır ve bu yönleriyle yöremizde meşhurdurlar. Düğünü yapan esasında onlardır. Yardım için gelen herkesi bir komutan edasıyla yönlendirirler. Yemeğin güzel olması kadar ikramının da güzel ve zamanında olması gerekir. İşte burada kâhyalar hemen varlığını hissettirir. Kâhyalar aynı zamanda güvenilir isimlerdir ve bahşişler kâhyaya teslim edilir. Düğünün büyüklüğüne göre bir düğünde birden çok kâhya bulunabilir. Kâhya elinde değnek, arka cebinde bahşiş defteri ve boynunda havlusuyla düğün içerisinde sürekli gezer. Eksikleri tamamlar, alınacakları belirler. Bir olay durumunda ilk müdahaleyi yapan da kâhyadır. Kâhyalar asıl hünerini gelin almada ve kına götürmede gösterir. Kolay değildir bir düğün evinden diğer düğün evine insanları organize bir şekilde taşımak ve geri getirmek. Bunlar tam zamanında gerçekleşmesi gereken hadiselerdir. Hele Gülyalı gibi bir yerdeyseniz işiniz çok daha zordur.
Cumartesi gecesi kına gecesidir. Kız evinde sazlı sözlü düğüne erkek evinden kına götürülür ve burada kına merasimi gerçekleşir. Pazar günü ise biraz daha durgundur. Kız evine gidilir ve damadın öncülüğünde gelin bir daha baba ocağına dönmemek üzere evden çıkarılır. Tabi bu aşamaların hepsinde davul ve klarnet müzikle eşlik eder. Eğer düğün salonu tutulmuşsa Pazar akşamı erkek evi ve kız evinin bütün davetlileri salonda bir araya gelerek doyasıya eğlenirler. Yöremizde düğünlerimiz genel olarak bu şekilde gerçekleşir. Elbette düğün geleneği içinde çok daha ayrıntılı adetlerimiz var ancak sizleri sıkmamak adına asıl konumuzu yansıtacak temellendirmeyi yapmış bulunduk.
Düğün Tarihleri Değişiyor!
Toplumun yaşadığı her türlü değişime bağlı olarak elbette insanların da ihtiyaçları zaman içerisinde değişir. Dün uygulamada olan gelenekler bugün kaldırılmış olabilir ya da tamamıyla şekil değiştirebilir. Dün bugünden farklıydı; bugün de yarından farklı olacak elbette. Buna müdahalede bulunmamız imkânsızdır. Düğünlerimizde de kısa zaman içerisinde fark edilebilir düzeyde değişimler mevcut. Bunların başında ilk olarak “zamansal değişimler” göze çarpıyor. Yukarıda bahsettiğimiz 3 günlük hafta sonu süreci, bu dönemde 2 güne hatta tek güne indirgendi. İnsanların gurbette yaşamaları, farklı yörelerden kız alıp vermelerin artması, izin durumları, maliyet artışı vb. birçok sebepten dolayı düğünler artık daha kısa zamanda yapılmaya başlandı. Ayrıca özellikle Ramazan ayının yaz dönemine denk gelmesiyle düğün yapılabilecek zaman kısıtlandı ve bu da diğer ayların daha yoğun geçmesine neden oldu. Düğünlerin birbirine denk gelmemesi için hafta içi dahi düğün yapılır oldu.
Organizasyon Hizmetleri ve Düğünlerimiz
Yazımıza giriş yaparken asıl meramımızın düğün geleneğimiz içerisinde organizasyon furyasına değinmek olduğunu belirtmiştik. Yanlış anlaşılmamak için birkaç cümleyle baştan söyleyelim; derdimiz işini yapan organizasyon şirketlerini hedef almak asla değildir, üstelik haddimiz de değildir. Biz eskiyle değişmekte olan geleneğimizi gözler önüne sererken sosyal yapıda meydana gelecek değişimleri vurgulamak istiyoruz.
Düğün sahipleri kısa zaman aralığında çok fazla işle uğraşmaya başlayınca misafirlerle ilgilenecek vakitten ve düğünün eğlence kısımlarından feragat etmek zorunda kalıyorlardı. İşte bu noktada organizasyon hizmetleri insanlara cazip gelmeye başladı. Yapacak olduğunuz çoğu işi bu hizmeti sağlayanlar belirli ücret karşılığında üstlendi. Önce şehir merkezlerinde büyük ve zengin ailelerin düğünlerinde görmeye alıştığımız bu sektör, zamanla her kesime hitap edebilir bir çeşitliliğe ulaştı.
Sonuç olarak;
Her şey para karşılığı yaptırılınca samimiyet ortadan kalkmaya başladı. Düğün evinde bir işin ucundan tutup birlik ve beraberlik ruhunu yansıtacak yardımlaşmalar ortadan kalkıyor. Yemeklerin geleneksel tat ve görüntüsü tabldot lokanta yemeklerine evirildi bile. Artık, yemeğini yiyip bahşişini bırakan usulca düğün evinden uzaklaşıyor. Bu durum şimdilik böyle. Görünen o ki; gelenekte bizi birbirimize bağlayan unsurlardan daha da uzaklaşacağız. Toplum olmanın gereği olarak kültürümüzü yaşatıp gelecek kuşaklara bunları doğru bir şekilde aktarmamızın yolu geleneğe olan bağlılığımızdan geçmektedir. Yoksa toplum ya da halk kavramlarının yerine “kendinden ve çevresinden habersiz bir yığın insan” olarak yaşamaya mahkûm oluruz. Şunu unutmamalıyız ki; bu toprakların temeli her şeyden önce kültüre dayanır.
(Tabi tüm bunların yanı sıra hâlâ geleneklerimizi yaşatanlar da yok değil. Bir yandan kabullenmek istemediğimiz, içimizi sızlatan bu değişimler gerçekleşirken; diğer taraftan otantikliği koruyan düğünlerimiz de yaşatılmaya çalışılıyor. Bakalım hangi taraf daha baskın gelecek. Tüm bunları zaman gösterecek ve bizler bu değişimleri gözlemlemeye hep devam edeceğiz. Selam ve saygılarımla…)
Bu yazı 8.10.2016 tarihinde Ordu Olay gazetesinde yayınlanmıştır.
Comments